Rusya oyunu yeniden kuruyor
FEHİM TAŞTEKİN
Dış Haberler / 02/09/2010
Rusya, Karadeniz'den Hazar'a uzanan güney koridorunda oyunun kurallarını değiştiriyor.
Rusya, Karadeniz’den Hazar’a uzanan güney koridorunda oyunun kurallarını değiştiriyor. Göstere göstere ama telaşsız. ‘Eski şebekede’ Amerikan etkisini refüze eden yeni bir güvenlik ayarı çekiyor. Ermenistan’daki Gümrü Üssü’nün sözleşmesinin 2044’e dek uzatılmasının ardından sıra Azerbaycan’a geldi. Rusya lideri Dmitri Medvedev’in 20 Ağustos’ta Erivan’da imzaladığı protokol, Ermeni meslektaşı Serj Sarkisyan’ın deyimiyle ‘Rusya’nın coğrafi ve stratejik sorumluluklarını genişletiyor, Ermenistan’a askeri güvenlik garantisi sunuyor’. Erivan’ın telifi şöyle: ‘Rusya, saldırıya uğraması halinde Ermenistan’a kalkan olacak.’ Ermenistan’la savaşa tutuşacak tek ülke, toprakların yüzde 20’si işgal altındaki Azerbaycan. Azeri tarafı ise S300 füze kalkanı, MiG29 jetleri ve 5 bin askerin konuşlandığı Gümrü’nün Azerbaycan’a karşı kullanılmayacağına dair Rus taahhütlerini hatırlatıyor. Hatta Savunma Bakanlığı sözcüsü Eldar Sabiroğlu, “Ermeni ayrılıkçılar ne pahasına olursa olsun kovulmalı. Anlaşma Azeri ordusunu durduramaz” dedi. Yine de bu anlaşmanın bir süredir Karabağ ve işgal altındaki rayonları savaşla geri alma seçeneğini dillendiren Bakü’nün tutumunu etkilemesi kaçınılmaz.
Yeni Varşova Paktı
Protokol Erivan’a savunma taahhüdü sunsun ya da sunmasın Karabağ’ın geri alınamamasının nedeni zaten Rusya değil miydi? Azeriler savaşa muktedir değildi. Şimdi savunma kapasitesini artırarak pupa yelken durumuna geçseler de Rusya’nın elinde müdahale için başka bir kart mevcut. Ortak Güvenlik Anlaşması Örgütü (OGAÖ), NATO gibi bir üyeye yapılmış saldırıyı bütün üyelere yapılmış sayıyor. Rusya isterse buna dayanarak Ermenistan’a yine kalkan olur. Ancak protokol bu kadar dar çerçeveyle geçiştirilemez. Protokol Rusya’nın kendi nüfuz bölgesinde Varşova Paktı gibi OGAÖ’yü ete kemiğe büründürmeye yönelik adımlarından biri. Haliyle Rusya’nın Ermenistan’ı bağımlı hale getirirken Azerbaycan‘ı kendi haline bırakacağı sanılmasın. Medvedev bugün Bakü’ye gidiyor. Gündemde sınırların belirlenmesi, su kaynaklarının paylaşımı dahil bir dizi anlaşma var.
Herkesin gözü Bakü’ye S300 satışıyla ilgili bir gelişme olup olmayacağında. Medvedev, Erivan’a giderken Rus basını Azerbaycan’a 300 milyon dolara S300 satışına onay verildiğini yazmıştı. Satış olursa bunu Ermenistan bağlamında değil Rusya’nın bölgesel güvenlik kurgusunda değerlendirmek gerekecektir. Rusya, Sivastopol‘daki Karadeniz Üssü’nün süresini 2044’e kadar uzattıktan sonra Ukrayna, Abhazya ve Güney Osetya’ya üsler kurarak da Gürcistan’ın NATO’ya girme heveslerine çelme atmıştı. Bu konuda o kadar arzulu görünmeyen Azerbaycan ile NATO arasındaki mesafe de Rusya’nın yeni girişimleri sayesinde daha da açılmış olacak.
Rusya yeni dizayn ile NATO’nun önüne bir bariyer çekerken attığı adımlarla bölgesel dengeleri de etkiliyor. Bir kere podyuma mutlak patron olarak çıkıyor. Azerbaycan’ın Ermenistan’a askeri tehditlerini bertaraf ediyor ve Karabağ’ın çözüm sürecini iyiden iyiye tekeline alıyor. Bir sonraki adımda ‘Minsk Süreci’ni ‘Moskova süreci’ne çevirip barışçıl çözümü sağlayarak hem Türkiye hem de ABD’nin payını minimize etmek isteyecektir. Ayrıca ABD’nin, Ermenistan’ı ilişkilerin normalleşmesiyle Türkiye üzerinden Batı’ya açma planı zora girebilir.
Azeri ve Ermenilerin Rusya’nın kanatları altına girmesi salt Rusların başarısı değil. Buna Türkiye ve ABD’nin de katkısı var. Türkiye’nin Ermenistan’la normalleşme sürecini kötü yönetmesi, ABD’nin de Bakü’nün yakınlaşma çabalarını umursamaz politikası neticede Azerileri kuzey komşusuna itiyor. Bu da ABD ve Türkiye’nin 1990’dan beri gerek Kafkasya gerek Orta Asya’ya doğru açtığı yolu daraltıyor. Beri tarafta Türkiye ve Rusya ekonomide yakaladıkları stratejik derinliği, bölgesel meselelerde gereken işbirliğine dönüştürebilmiş değil. Özellikle Kafkasya ve Trans-Kafkasya’nın meseleleri gündeme geldiğinde iki tarafta da eller eski kartlara gidiyor. Ama kazanan Rusya oluyor. Azeriler ve Rusların, votka yudumlayıp Rusça konuşarak birbirlerini daha iyi anladıklarını unutuyoruz; ‘İki ülke tek millet’ triplerinin yaya kaldığı çizgi de burası.
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=1016836&Yazar=FEHİM TAŞTEKİN&Date=02.09.2010&CategoryID=100
0 Comments:
Post a Comment
<< Home