Haberin adresi: /haber.php?haberno=242580
2007'nin ekonomik karnesi
25/12/2007
Mahfi Eğilmez - mahfie@gmail.com
2007 başlarında iktidarın ekonomik karnesini çıkarmıştım. Bunu yaparken 2002 yıl sonu göstergelerini başlangıç, 2006 yıl sonu göstergelerini de mevcut durum olarak ele almıştım. Sonuç son derecede parlaktı. Bu dört yıllık süre içinde GSMH 181 milyar dolardan 400 milyar dolara, kişi başına gelir 2bin 619 dolardan 5 bin 477 dolara yükselmiş, bütçe açığının GSMH'ya oranı yüzde 1'in altına inmiş, yani neredeyse denk bütçeye ulaşılmış, kamu borç yükü yüzde 60'lık Maastricht kriteri limitine kadar gerilemiş, doğrudan yabancı sermaye girişleri yılda 20 milyar dolar gibi yüksek bir miktara erişmiş, mevduatın krediye dönüşme oranı yüzde 65'e ulaşmış, yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı da yüzde 38'e gerilemişti. Buna karşılık bazı alanlarda bozulma söz konusuydu. Cari açık dört yılda hızla artarak GSYİH'nın yüzde 7.7'sine kadar gelmiş, büyüme 2006'da düşmüş ve dört yıllık yüzde 7.5'lik ortalamanın altında kalmış (yüzde 6) ve yüzde 10'lara ulaşmış olan işsizlikte bir gerileme ortaya çıkmamıştı. Türkiye'nin göstergelerinin düzelmesinde ciddi bir etken olan YTL'nin yabancı paralar karşısında değerlenmesi devam etmişti. Cari açık ve işsizlikte ortaya çıkan olumsuz görünüme karşın ilk dönem parlak bir başarıyı gösteriyordu. Çünkü bozulmanın en fazla görüldüğü cari açığın finansmanı, özellikle yabancı sermaye girişindeki artışla, sıkıntısız biçimde sağlanmıştı. İşsizlik ise büyük ölçüde tarım kesiminden açığa çıkan gizli işsizlerin kentlere göç etmesiyle beslenen bir işsizlikti ve orta dönemde çözülebilecek bir sorun olarak değerlendiriliyordu.
2007 yılı, AKP açısından ikinci iktidar döneminin ilk yılı oldu. İlk dönemden başarıyla devrettikleri ekonomiyi önce seçime soktular, sonra ilk dönemin ekonomik başarısının getirdiği büyük bir seçim başarısı yaşadılar ve tuhaf bir yaklaşımla ekonomiyi bir yana bıraktılar. 2007 büyümesi yüzde 4 dolayında olacak gibi görünüyor. Bu, 2002'den bu yana en düşük büyüme olacak. İlk dönemde TÜFE önemli oranda gerilediği halde 2007 yılında 2006'ya göre pek değişmeden yüzde 9'larda kalacak gibi duruyor. Türkiye, en önemli hedef olarak açıkladığı enflasyonu daha aşağılara düşüremiyor. İlginç olanı şu: YTL, değer kazanmaya devam ettiği halde büyüme düşüyor, enflasyon yükseliyor. Geçen dönemde birçok göstergenin iyileşmesine katkıda bulunan YTL değerlenmesi, 2007'de katkıda bulunan tek gösterge olarak kalmış durumda. Yani YTL'deki değerlenme devam etmese birçok göstergedeki bozulma katlanarak artacak. İşsizlik de tıpkı enflasyon gibi değişmeden kalıyor 2007'de. Bu iki gösterge belli ki çok direnecek ve bizim sabrımızı çok zorlayacak. Yani daha fazla ihtimam gerekiyor. Bütçe açığı seçim ekonomisinin de etkisiyle artmaya yöneliyor. Bu artış GSMH'ya oran olarak küçük görünse de geçen yıla kıyasla dev boyutta. Kamu borç yükünde azalma devam ediyor, ama cari açık sorun olmayı artarak sürdürüyor. Doğrudan yabancı sermaye girişinde bir azalma var. Bu gelecekte bizi zorlayacak bir gelişmenin işareti olabilir. Mevduatın krediye dönüşme oranındaki artış (yüzde 70'e çıkmış) ve döviz cinsinden mevduatın toplam mevduat içindeki payının azalması da (yüzde 35'e düşmüş) olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmeli.
AKP'nin 2002 sonu ile 2006 sonu arasını kapsayan ilk dört yıllık iktidar dönemi ekonomik açıdan önemli bir başarıya işaret ediyor. Zaten bu başarı 2007 yılında yapılan seçimlerdeki büyük başarıyı getirdi. Dünyada IMF programı uygulayarak oy oranını artırmış tek iktidardı AKP. O nedenle de IMF gözünde bu başarı çok değerli. Ne var ki 2007 yılı, bu başarının hızla tükenmekte olduğunu gösteriyor. Zaten IMF'den de bir türlü gözden geçirme vizesi alınamamasının nedeni bu.
AKP, eğer 2008'de eski başarılarına dönmek istiyorsa, IMF ile oturup aynı ciddiyette üç yıllık yeni bir program yapmalı.
0 Comments:
Post a Comment
<< Home