‘Takas’ pazarlıkları
28 Temmuz 2010 Çarşamba
Beril Dedeoğlu
Türkiye ile Brezilya’nın arabuluculuğuyla İran’ın nükleer programını Viyana grubunun denetimine açacak ve yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyumun Türkiye üzerinden takasını sağlayacak anlaşma, hala masada duruyor. İstanbul’da üç devletin dışişleri bakanlarının bir araya gelmesiyle gerçekleşen zirve, İran’ın diplomatik zeminden uzaklaştırılmaması için verilen çabaların göstergesi durumunda.
Tahran anlaşmasının uygulama biçimine yönelik olarak Viyana grubu geçen ay İran’a bir mektup göndermiş ve bir dizi soru yöneltmişti. İstanbul’da gerçekleşen görüşmelerin konusu, bu mektuba İran’ın vereceği yanıtlarla ilgiliydi. İran’ın yanıt mektubunda, yüzde 20 zenginleştirmenin batılı ülkelerce güvence altına alınması halinde bu oranı aşan faaliyetleri durduracağını ve nükleer silahlanmaya gitmeyeceğini beyan etmesi umuluyor. Bu denli açık bir beyanı hemen beklemek mümkün gözükmese de İran müzakerelerden kaçmayacağını bildirmiş durumda.
Meselenin özü, İran’ın nükleer silahlar üretip üretmemesinden çok, petrol ve doğalgazla birlikte nükleer enerji kapasitesini hangi güç veya güçlerle birlikte küresel sisteme sunacağıyla ilgili. Bir yandan yaptırımlar uygularken bir yandan da İran kaynaklarının uluslararası arzı konusunda pazarlıklar yapılması, aslında İran konusunun bu pazarlıkları yapanların mücadele alanı olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, pazarlıkları yapanlar arasında kısmi bir uyumun ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Zira İstanbul’daki görüşme bu uyuma ilişkin bazı ipuçlarına sahip.
İran’ın yanıt niteliğinde hazırlayacağı mektupta, sadece BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri ve Almanya ile değil AB ile de diyalog sürdüreceğini bildirmesi bekleniyor. Yaptırımlar için BM’de “evet” oyu kullanan Fransa ve İngiltere, konu AB olup İran’dan akacak doğalgaz yoluyla Rusya bağımlılığının azalacağını hesapladıklarında görüşmelerden bahsedebiliyorlar. İran kaynaklarının Batıya ulaşması için Türkiye’nin, özellikle de Nabucco hattının önemine de razı olmaları gerekiyor, dolayısıyla diyalog arayışı aynı zamanda bu sorusaldan Türkiye’yi çıkarma çabalarına son verildiğinin de göstergesi. ABD’nin yaptırım konusundaki ısrarının esasen bazı Avrupa ülkelerine baskı yapmak olduğunu ve bu konuda da başarı kaydettiğini söylemek yanlış olmaz. ABD’nin İran üzerinden AB’yi ikna ederken Türkiye konusunda da bazı ısrarlarda bulunduğu düşünülebilir. BM Güvenlik Konseyi’ndeki “hayır” oyuyla ABD ve AB’yi karşısına aldığı ileri sürülen Türkiye’nin artık aracı konumunu sürdüremeyeceği iddia edilmişti. Anlaşılan o ki, Türkiye’nin pozisyonu değişmediği gibi güçlenmiş.
Arabulucu ülkelerden Brezilya, İran’ın ABD ile ilişkilerinde ağırlıklı bir yer kazanırken Türkiye giderek İran’ın AB ile ilişkilerinin ortasına yerleşiyor. Bu durumun Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından oldukça önemli bir aşamayı ifade ettiğine kuşku yok.
Rusya, İran’ın alternatif kaynak sağlayarak AB’nin kendisine olan bağımlılığını kıracağından endişe ediyordu, belki hala ediyordur. Ancak ABD’nin Rusya’yı daha büyük pazarlıklar yoluyla ikna ettiği söylenebilir. İran’dan gelen açıklamalarda Rusya’nın ABD’nin sözünden çıkmayan ülke haline geldiğinin dile getirilmesi, tam da bu ikna sürecinin göstergesi. Üstelik Almanya’nın Rusya ile yaptığı bir dizi yeni anlaşmanın hacmine bakıldığında, Rusya’nın İran’ın piyasaya dahil olmasıyla ortaya çıkabilecek kayıplarını şimdiden tazmin etmeye giriştiği görülebilir. Kısacası herkesin kazandığı bir oyun kurulmaya çalışılıyor, Türkiye de bu oyunun garantörü olmayı sürdürüyor.
Star-28/07/2010
http://www.enerjivadisi.com/n.php?n=takas-pazarliklari-beril-dedeoglu-star-gazetesi-2010-07-28
0 Comments:
Post a Comment
<< Home